AĞLAMA..! KENDİNİ SORGULA
AĞLAMA...! KENDİNİ SORGULA
Maddi ve manevi değerlerimiz birer birer kayboluyor. Toplumsal olarak çöküyoruz. Neredeyse tutunacak ve övünecek dallarımız kalmadı.
Güven, vicdan, merhamet, İnsanlık ve ahlak kalmadı.
Saygı , sevgi , merhamet , vicdan , vefa yok oluyor.
Biz nereye gidiyoruz?
Eğitim ve adalet düzeni bitti. Evrensel değerler hızla çöküyor. Bataklığa doğru hızla ilerliyoruz.
Yalnızlaşıyoruz...
Kedi ve köpek bakmak; ana-babaya verilen önemin önüne geçti .
Bu toplum , bu saygısızlık ile nasıl aile kuracak?
Bunları kim aile olarak alır?
Bu kafa ile bunlar nasıl huzurlu yuva kurup ; mutlu olacak?
Güçlü bağlarımız koptu/koparıldı.
Tepen aşağıya kadar uçurumun eşiğindeyiz.
Siyasetçisinden, idarecisinden , esnafından , memurundan çalışanına kadar büyük bir bozulma ve yıkım.. .
Ekonomik büyüme, kalkınma ve teknolojik gelişmeler; kapalı toplumların içerisindeki gizli sırları deşifre etti. Bireylerin davranışları ve düşüncelerini dışa yansıttı.
Hayatta dikili ağacı olmayan, baba parası yiyende ; kendisini birey zanneder oldu.
Birey, kendine ve topluma faydalı işler üretendir.
Geri kalan "asalaktır."
Kapalısından açığına kadar herkesin içinden kocaman bir canavar fırladı. Kapalı toplumlar ve urban kesiminde yaşayanlar volkan gibi patladı. İçimizdeki kötülükler ve habis duygular dışa fışkırdı. Hızlı iletişim ağlarıyla tüm pislikler hızla yayıldı.
Aileler maddi olarak güçlendikçe ; öfke, kin ve nefret tohumları çevreyi sardı. İntikam duyguları arttı. Şehirlerde ve kırsal kesimlerde yaşayan egolu zenginler, siyasal güçle birlikte toplumsal kutuplaşmayı, ayrışmayı ve kavgaları başlattı.
Kleptokrasinin hakim olduğu, ekonominin monopol ve medyanın kartel olduğu bir ülkede; adalet ,hukuk ve liyakat olamaz.
Güçlünün ve zenginin hükümdarlığı toplumsal bir kanayan yara olarak ortada. Merhamet, acıma ve vicdan duygusu; saltanat sevdalılarında olmaz. Zayıfların saltanatı çalışmaktan ibarettir. Köledir...
Yaşanılan olaylar bir güç zehirlenmesinin tezahürüdür. Emperyalist düzenin sonucudur. Faizin , haramın , yolsuzluğun , ahlaksızlığın neticesidir. Namussuzluğun artmasıdır. Güzel sıfatların kaybolmasıdır.
Liderler toplumun birer aynasıdır. Önder ve akil insanlardır. Her pisliğin , kumpasın, soygunun, haksızlığın arkasında bunlar varken , toplumsal iyileşme masal, iyimserlik hayal olur.
Devleti soyanlar, milleti dolandıranlar, vergi borçlarını ödemeyenler, arazileri peşkeş çekenler, ihale şebekeleri , borsa simsarları, hırsızlar ve suçlular ortada iken, kime neyi anlatıyorsunuz ?
Bir fakirin ineği komşunun bağına girse, senelerce mahkeme mahkeme dolaşıyor. Birisi birisine hakaret etse veya evladına tokat atsa kamu davası açılıyor. Hakimler ve savcılar şahin rolüne bürünüyor. Güya Hakim ve Savcılar görevini yaptığını sanıyor. Efendiler..! katiller ,hırsızlar ve köşeyi dönenler ortalıkta dolaşıyor.
15 temmuz olaylarında olduğu gibi ; parayı basanlar kapalı kapılar arkasında iş tuttular. Maksat adalet sarayı yapmak değil, adaleti sağlamaktır.
Siz bir milletin anasına küfür eden birisinin yargılanıp, 30 yıl ceza aldığını gördünüz mü hiç ? Göremezsiniz, çünkü böyle bir adalet sistemi yok.
Dilanlar, Enginler çıkar, bizde onların arabasını , giyinmesini , yemesini içmesini sosyal medyada takip ederiz.
Rezillikler moda oldu...
Sonuç toplumsal güç zehirlenmesi ve adaletin yıkılışına tanık oluyoruz.
BİR CEVAP YAZ