DEVLETİN DİLİ SERT
Herkes siyasi parti genel başkanı olabilir. Fakat başarılı bir lider olamaz. Ülkeyi yönetemez. Hükümet kuramaz. Çoğunluğu mecliste sağlayamaz. Seçmenleri ikna edemez. Senelerce mecliste ahkam keserler. 30 yıldır koltuğu kimseye bırakmazlar. Kalıplaşmış fikirlerin etrafında dolaşırlar. Çıkar ve menfaatleri tehlikeye düştüğünde iftiralara başvururlar. Çamur siyasetini yeğlerler. Kin ve nefret dilinden, toplumsal gerilim üretilerek bundan fayda umarlar. Çünkü ilim ve bilim olmayınca , geride tek sermaye çatışma dili oluyor.
Türkiye dönem dönem yüksek gerilim ve atmosfer sebebiyle ağır bedeller ödedi. Büyük siyasi ve ekonomik krizlerle boğuştu. İki adım ileri giderken, bir adım geriye gidildi. Milletimiz büyük darbeler yedi. Siyasi ve askeri krizler sancılı oldu. Dışarda düşmanlarla mücadele verilirken içeride çirkin ve sert politika büyük hasarlara yol açtı..
Günümüzde iletişim ve erişim ağları hızlıca çoğalıyor. Toplumsal olaylar ve eylemle çığ gibi bir anda büyüyor. Cahil kişileri kontrol etmek deveye hendek atlatmak kadar güçtür. Siyasal iktidarların en büyük korkusu budur. Toplumsal olaylar karşısında güvenlik önlemleri zayıf kalıyor. Kitleleri ve marjinal grupları kontrol etmek zorlaşıyor. Toplum önünde olan kişilerin söylemleri ve davranışları daha önemli hale geliyor. Siyasi parti liderlerinin propaganda dili toplumsal gerilimi sınırsız artırıyor. Bu yüzden söylemlerine çok dikkat etmek zorundalar. Liderler dengeyi kaçırınca; parti mensuplarını kin ve hırs sarıyor . Saldırganlık çoğalıyor. Holiganlık artıyor. Monarşi ve oligarşi toplumsal eylemleri ve olayları tetikleyen yapılardır. Despot bir yönetim taşkınlıkları ve saldırganlıkları körükler.
Tüm saldırıları makul görmek , küçümsemek, onamak, teyit etmek ve sahip çıkmak kabul edilemez. Kargaşa, gürültü ve kavga medeni toplumların değil ,bedevi toplumlarının bir yaşam tarzıdır. Urban kesimlerinin bir yaşam geleneğidir. Kaba kuvvet ,urban kitlesinin bir sermayesidir. Saldırıları kınamak ve önlem almak demokrasinin ve hukuk devletinin temel bir görevidir.
Bugün Kılıçdaroğlu’na yapılanlar geçmişte değişik yöneticilere çeşitli illerde yapıldı.
Şehit cenazesinde kitlesel eylemde bulunmak büyük bir terbiyesizliktir. Bu en başta şehide saygısızlıktır. Aileye hürmetsizliktir. Acı üstüne acı katmaktır. Ortamı provake etmektir. Nema peşinde koşmaktır.
Bugün Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırıyı onarsak, yarın başka biri bir ilde Bahçeli’ye yaparsa ne cevap vereceğiz? Bahçeli’nin ifadesi gibi ‘’ %8 oy aldığın yere’’ niçin gittiniz mi, diyeceğiz. Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırı kadar Bahçeli’nin tavrı ve cevabı da o kadar utanç vesikasıdır. Sürekli gerilim politikasından fayda peşinde koşan bir siyasi parti lideri görüntüsü vermektedir. Bu acıdan 30 yıldır iktidara gelemiyor. Milliyetçi kesimi temsil edemiyor. 30 yıllık dava arkadaşlarına söylediği sözler hala hafızalarda duruyor. Erdoğan’ın kişisel başarısından ; kendisini başarılı sayıyor. Bahçeli tek başına seçimlere girseydi alacağı oy oranı HDP’nin altında olacaktır. HDP ile uğraşmak yerine; CHP, SP ve İYİ Partiye çatmasını anlamak mümkün değildir.
Ülkenin barış ve huzuru için Bahçeli, diline ve söylemlerine dikkat etmelidir. Tatlı dil kullanması gerekir. Konuştuğu metinleri ayna karşısında dinlemesi gerekir. Kötü dil ve çirkin ifadeler ileride Ak Parti’ye büyük zarar verecektir. Erdoğan Bahçeli’ye bakarak aynı telden ve dilden konuşuyor. Bu da zaten ayrı bir kusurdur. Yanlış bir üsluptur.
CHP lideri Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırıyı kınıyorum. Umarım bu türden olaylar, bu ülkede bir daha asla yaşanmaz.
Siyasetçilerin toplum karşısında dürüstlüğü, samimiyeti , güvenilirliği ve kişilikleri sıkça tartışma konusudur. Siyasilerin tatlı dili, güler yüzü ve nezaketi olmayınca, ağızdan çıkanı kulakları duymuyor. Bir çokları şekil, kılık ve kabuk değiştiriyor. Gömlekte atılınca gerçek yüz ortaya çıkıyor.
Gönülleri kırmayın, incitmeyin, üzmeyin….
Bayrak bizim
Toprak bizim
Vatan bizim
Millet bizim
Bu ülke hepimizin…
BİR CEVAP YAZ