ANADOLU'NUN BAKIŞ ACISI
Aşırı sevgi insanları zehirliyor.....
Söz , bizim için her şeyin ötesinde bir olgudur. Söze bağlılık ,o insanın gerçek mayasını gün yüzüne çıkarır. Ağızdan çıkan her laf ve sonrası; insanın gerçek fıtratıdır.
Anadolu bizim vatanımızdır. İlk yurdumuzdur. Medeniyetimizin beşiğidir. Kültürümüzün harmanıdır. Tarihimizin adıdır. Dev aşkların ve sevgilerin tohumunun atıldığı müstesna bir topraktır. Şiirlerin, hikayelerin ve masalların yaşandığı mekandır. Dayanışma, yardımlaşma ve hoşgörünün merkezidir. Ahlak , edep , iyilik ve ihsanın hakim olduğu topraktır. Asırlar boyu çeşitli örflerin ,adetlerin ve kültürlerin yaşandığı önemli bir alandır.
Anadolu , kıvrım kıvrım billur nehirlerin, serin yüksek dağların , soğuk çeşme ve suların, yeşil yaylaların ve renge renk çiçeklerin eşsiz bir anasıdır. Anadolu, kılıçların kuşanıldığı, nal seslerinin yükseldiği, derin sığınakların emsalsiz diyarıdır. Milyonlarca gönül erlerinin doğduğu yuvadır.
Anadolu tarih boyunca pirlerin, dervişlerin, ozanların , mollaların ve sultanların dergahıdır. Anadolu asırlardır horonların, zeybeklerin , halayların, semahların , kaşık ve kafkas oyunlarının evidir. Anadolu ataların ve anaların beşiğidir. Anadolu sayısız ovaların, vadilerin , bağların ve dağların izidir.
Anadolu’yu anlatmak için ne sayfalar nede günler sığar. Ancak Anadolu insanının davranışlarını , algılarını ve yapısını anlamak için iyi bir filozof olmak gerekir. Anadolu’nun senelerce iyi tarafına baktık. Dillerden ve kitaplardan güzel yanını dinledik ve okuduk. Hata ve eksik tarafına kimse dokunmadı. İnsanların davranışlarında kronik sorunlar oluştu. Anadolu insanı sosyal hastalıklar neticesiyle ağır bedeller ödedi. Binlerce aileler acının bedeline katlandı. Halkın yanında acının ödülü; deneyimler olarak kaldı. Biat ve İtaat kültürünün sancıları kişilerin düşünce , fikir ve özgürlüklerine gem vurdu. Önderler tarafından fikir ve özgürlükler ve davranışlar bastırıldı. Kadınların özgürlükleri ve söz hakkı sindirildi. Eğitim ve öğretime ters düşen adetler, örfler ve kültür neticesiyle cehalete izin verildi. Cehalet Anadolu’nun dokusunu kanser gibi sardı.
Her devirde Anadolu’nun sosyoekonomik yapısı değişmedi. Ekonomik kalkınma , iletişim, teknoloji ve sanayide batıya ayak uyduramadı. Son 200 yıl içerisinde ilim ve bilim hızında batının çok gerisinde kaldı. Batıdaki yatırımların ve şehirleşmenin seviyesinde olamadı. Urban bölgelerinde kötü yaşam koşulları devam etti. Kırsal bölgelerde fakirlik ve yoksulluk Anadolu’nun kaderi oldu. Maalesef sosyal ve demokratik hakların ne olduğunu anlayana kadar yüz yıl geçti. Eğri ve doğru konusunda batıyla sürekli zıt görüş ve irade ortaya konuldu. Kadınların uzun yıllar siyaset ve iş hayatına katılım sağlayamadı.
Kırsal bölgelerde bilinçli irade kullanımı çok zayıftır. Urban bölgelerinde halkın çoğu yöneten değil yönetilen olarak yaşamıştır. Feodal yapının olduğu bölgelerde halk, aşiret ağalarının kölesi olarak kullanılmaya devam edilmek istendi. Bu bölgelerdeki gelişmeler, aşiret reisleri tarafından adeta engellendi. Anadolu’nun bahtı biat ,itaat ve yönetilmek üzeredir. Kendi ışığına güvenemeyen bir çok bölge halkı ; başkalarının ışığıyla yolda yürüyor. Olayları ve sorunları sorgulama, eleştirme ve tenkit etmek oldukça güçtür. Rasyonellik ve analitik düşünce sistemi çökmüştür. Anadolu’nun bir çok illerinden beyin göçü olmuştur.
Kırsallarda yaşayanların çoğu iyiyle kötüyü, eğriyle doğruyu, faydayla zararı ayırt edemez durumdadır. Lehlerine olacak şeyleri tasavvur ve tahakkull edemiyorlar. Batıda prim yapan mantık ve felsefe Anadolu’da iflas ediyor. Beyinlerin çoğu ipotek altında yürüyor. Eğitim seviyesi düşük olunca lehte ve aleyhte savunma yapılmıyor. Eğitim ve öğretimin düşük olduğu kırsal bölgelerde demokrasi kuralları sakata geliyor. Siyasetçilerin sıkça baş vurduğu yöntem ironi ve demagojidir. Anadolu’da maalesef ironi ve demagoji prim yapıyor. Kulağa hoş gelen güzel sözlü liderlerin kitlesel desteğidir. İkna kabiliyeti yüksek liderlerin oy alanıdır.
Anadolu’nun başlıca Kırşehir, Nevşehir, Yozgat, Sivas, Tokat, Amasya, Erzincan, Bitlis ,Gümüşhane, Bayburt, Bingöl ,Elazığ, Çankırı ve Erzurum gibi illerinde değişim, kalkınma ve yatırım düşük olmasına rağmen; seçmenlerin iradesinde değişim görünmüyor. Tercihler aynı yönde kalıyor. Bir filozofun sözünün itibarı topçu ve popçu kadar olmuyor. Haklarını soracak kapıyı 10 yıl sonra buluyorlar. Bir öndere, lidere veya imama inanmışlar ve güvenmişler ise alternatif kişi keramet dahi gösterse sihir algılanıyor. Şüpheyle karşılanıyor. Köylerde ve kasabalarda yaşayanların bir çoğu partileri değişmez kural olarak görüyor.
Bu itaat kültürünün en büyük kazığını maalesef 15 temmuz darbesinde ülke olarak ödedik. Cemaatlerin ve değişmez liderlerin peşinde yıllarca koşmak farklı güzellikleri kaçırmak demektir. Resmin bütününe değil noktanın ve kesirlerin arkasında koşmak demektir. Dünyadaki değişime off olmak demektir. Aydınlığın ve refahın gerisinde olmaktır. Üretimin düşmesidir. İstihdamın azalmasıdır. Yatırımların gerilemesidir. Göçün artış göstermesidir. Yoksulluğun devam etmesidir. Köylerin boşalmasıdır. Gençlerin batıya göçüdür. Yuvaların terk edilmesidir.
Soğan, sarımsak, domates ve patatesin para etmemesidir. Kavun , karpuz, erik ve elmanın değerinin olmamasıdır. Havucu ve lahanayı tarlada bırakmak demektir. Arpa ve buğdayı ekmemek demektir. Samanı ithal etmek demektir. Siyaseti iyi bilenler zengin olur , yönetir, çok üretir, pahalı satar, neşeli yaşarlar. Siyaseti bilmeyenler bilenlerin arkasından yürümeye mahkum olurlar.
BİR CEVAP YAZ